3 Kasım 2007 Cumartesi

Martı balık bahçesi

İzmir'de yıllardır çok zevk alarak gittiğim bir mekanı tanıtmak istiyorum. İzmir Narlıdere'de deniz kıyısında bulunan Martı balık lokantası. Her İzmir'e gelişimde ailecek gittiğim hatta arkadaşlarımı da sürüklediğim bir mekandır. İnciraltı son durakta yer alan mekanımız deniz kıyısında olup enfes bir manzaraya sahiptir. Yiyecek olarak balık türleri bulunan mekan zaman içinde talep görmesi sonucu gitgide büyüyerek oldukça geniş bir mekana yayılmış olup, artık kapalı mekanlara da sahip olmuştur. Çeşitli çap ve markalarda dev yastıklar, açık, kapalı, yarı açık mekanlar inşa edilmiş. Menüye tavuk vs eklenmiş durumdadır. Ayrıca son trende uygun olarak kahvaltı olayı da 1-2 senedir mevcuttur fakat denem imkanım olmadığından yorum yapamıyorum. Mekanda eskiden serbest olarak gezinerek müşterilerden yemek toparlayan kaz, ördek, keçi türevi hayvanat artık kapalı mekana alınmış bir minik hayvanat bahçesi oluşmuştur. Tabi ki çeşitli çap ve markalarda kediler mevcuttur. Ayrıca mekanda bir miktar hamak ta mevcuttur. Yeme içme olayına gelirsek sardalya, hamsi, lüfer, çipura türevi balıklar kızartma olarak özel sosla birlikte sunulmaktadır. Salataları büyük porsiyon olup mekanın ana spesiyali mangalda pişirilmiş soslu soğandır ki ben yemeye doyamamaktayım. İçecek olarak alkolsüz içecekler sunulsa da doğru yöntemi bilirseniz bira tüketmekte mümkündür. Fiyatları çok makul seviyede olan mekanda 5-6 milyona tıka basa doymak gayet mümkündür. Fırından taze çıkmış pidenin ise artık kişi başı iki adet verilmesi insanların bunları eve götürüp evde tüketmesinin önünü kesmiştir ki bu da normal bir şey sanırım :)
Sanırım herkes resimlerden anlamıştır ama mekan self servis bir lokantadır. Soğan sınırsızdır.

Bir Tekirdağ Üçlemesi

Nicedir ihmal ettiğim yemeksel izlenimlerime Trakya yöresinden bir üçleme ile devam etmek istiyorum. Bu yazıda Kumbağ öğretmen evi, Yaşar et lokantası ve Ziya kahvaltı salonu ile ilgili izlenimlerimi paylaşacağım fotoğraflar biraz zayıf çünkü yazı düşünülerek çekilmemişlerdi.

KUMBAĞ ÖĞRETMEN EVİ

Enfes bir manzaraya sahip olan mekanda et ve balık çeşitleri bulmak mümkün. Resimlerden de anlaşılabileceği gibi mekan balıkçı barınağının 20-30 metre üzerinde bir yamaçta denize sıfır bir yerde mevzilenmiş durumda. Öğretmen evi olmasına rağmen çok şüpheli hareketlerde bulunmadıkça kimlik sorulmuyor. Mekanın bir diğer özelliği de servisi bölgede bulunan meslek lisesi öğrencilerinin yapması. Gayet gayretli ve sevimli olan garsonumuzdan çok memnun kalmamıza rağmen kendilerine bahşiş vermek yasaktı ama biz genede hesap üstü beklemeden kaçarak kendisine bir şeyler bırakmaya çalıştık. Yemekler çok özel olmasa bile yediğimiz balıklar taze, rakı tekirdağa yakışır bir kıvamda, mezeler gayet başarılı idi. 3 kişi rakılı balıklı deniz manzaralı bir yemeğe 70 ytl civarında bir hesap ödeyerek kalkmaktan pek mesut ve mutlu olduk. Üstelik resimdeki masadaki tanıdıklara meyve tabağı bile göndermiştik :)
Ve mekanın sundukları bununla da bitmiyor kapalı bölümde çılgın disco topu ve piyanist şantör hizmetide mevcut. Yolu Kumbağ'a düşen herkese tavsiye ediyor ve diğer mekanımıza geçiş yapıyorum.

YAŞAR ET LOKANTASI
Fotoğraftan ve mekanın adından anlaşılacağı üzere mekanımız bir et lokantası ve kuzu çevirme üzerine uzmanlaşmış bir yer. Yemek kilo hesabı ısmarlanıyor ve mekanda alkol tüketmek olası. Muratlı Tekirdağ yolu üzerinde sırt köy sapağının başında yer alan mekanın hemen yanında gene aynı formatta bir yer mevcut ve her ikiside yerel halk tarafından rağbet gören mekanlar. Tekirdağ ve Kumbağ'dan da müşterileri bulunan lokantalarda güzel havalarda açık havada yemek yemek mümkün. Bir kır lokantası havası yakalamış mekanlarda yemekler oldukça ucuz. 1 kilo kuzu eti, 4 bira ve salata için sadece 45 milyon ödedik ve tad olarak çok memnun kaldığımızı belirtmek isterim. Mekanda kuzu kızartma dışında köfte yemekte mümkün. Ve son olarak Ziyanın kahvaltı salonu ile bu gecikmiş yazıyı tamamlayalım.

ZİYA'NIN KAHVALTI SALONU
Son mekanımız ise açık mutfak usulü çalışan bir aile mekanı olan Ziya'nın kahvaltı salonu. Mekanda açık mutfak usulü çalışıldığından mutfakta şefi ve mutfak aletlerini fotoğraflama imkanı buldum. Son teknoloji çay ve yumurta pişirme makinaları bulunan mekanda kahvaltıda müşteri isteğine göre açık büfe kahvaltı sunulmakta. Ayrıca sınırsız çayda menüye dahil. Muratlı'ya her gidişimde ziyaret ettiğim Ziya'nın kahvaltı salonunda ayrıca akşam yemeği de verilmekte. Menü her gün değişmekte ve şefin süprizi şeklinde servis edilmekte. Mekanın tek kusuru 4. katta olması ve mekanda asansör yok. Ayrıca mekanın kapasitesi malesef biraz sınırlı, o yüzden önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var. Mekan şu anda mekan sahibi 6 aylığına Ankara'da olduğundan dolayı yaz sezonuna kadar malesef kapalı.

19 Eylül 2007 Çarşamba

Pala Ocakbaşı





Yaklaşık 1 ay önce, şirkette bir arkadaşımızın anlata anlata bitiremediği Pala'ya gittik. Mekan Taksim'de, Süslü Saksı Sokağı'nda ikamet ediyor. Kabaca; Ağa Camii yanındaki sokaktan girip dümdüz aşağı iniyorsunuz, yolun bitiminde sağa dönüyorsunuz ve o sokağın 2 veya 3. dükkanı.

Bir kere şahsım adına en önemli hadiselerden biri olan güleryüzlü servis durumu burada insanı pek bir mest etmekte. Mekan sahibi Turgut abi başta olmak üzere, tüm ekip son derece kibar, güleryüzlü ve tatlı insanlar.

Biz büyük bir ekip halinde gittiğimizden, oturur oturmaz hummalı bir hazırlık başladı. Başlangıç olarak, süper bir ezme geldi ki bu kadar iyisini uzun zamandır yememiştim. Patlıcan salatası, haydari vs. gibi bir sürü meze geliyor tabii. Enfes lavaşla birlikte pek güzel bir başlangıç oluyor tahmin edeceğiniz üzere.

Sonrasında çöp şişle yavaştan et olayına girmekte fayda var. Ancak benim için asıl sürpriz, metre hesabı ile gelen Adana oldu tabii. Biz kalabalık masamız için 2 metre Adana siparişi verdik. Özel servis tahtasında, 1'er metre Adanamız gerek görüntüsü, gerekse lezzetiyle hemen favorim haline geliverdi doğrusu.

Bu arada, alkol alınabiliyor mekanda. Hatta bizim masadaki terbiyesiz arkadaşlardan bazıları rakı konusunda mızmızlık edince, hemen kim hangi rakıyı istiyorsa onu getirelim, yoksa alalım falan dediler. Diyeceğim o ki, buraya gittikten yaklaşık 10 dakika sonra kendinizi evinizde gibi hissetmeye başlıyorsunuz. E bir de, mutlak surette beli lastikli bir giysi ile gidilmesi gerekiyor, lakin düğmeleri level level açmak zor olabiliyor, eşofman falan süper seçim.
Fazlaca mütevazi hatta salaş görüntüye aldanmamak, hatta direk tercih sebebi olması gerektiği fikrimi pekiştirdiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Son olarak, fiyat hadisesi var tabii. Fiyatlar son derece makul, biz neredeyse patlama modunda ve bir hayli de alkol almış şekilde, adam başı 25 Ytl falan gibi bişi verdik ve gözümüz ve karnımız tıka basa dolu olarak mekandan mutlu, mesut ayrıldık:)
*Bu arada fotoğrafların biraz özensiz olduğunun farkındayım ve fakat, nasıl gözümüz döndüyse artık, çekebildiğimize şükretmek lazım;)

19 Ağustos 2007 Pazar

Gelişine yemek...

Emraam ilk vakit gelipte yimek üstüne blog yaptım hadi sen de yaz deyiverince çok heyecanlandım. Biz bu Emraamla epey bi yeme turizmi yaptık. Şimdi bu yazıya girizgâh olacak mekan 'inekli' Kıyıköy'ün salaş balıkçısı. Efendim ileride fotolarla da süsleyeceğim bu nadide mekan İstanbulda da bulunabilecek salaş balıkçı mekanları gibi. Hatta İstanbuldakiler muhtemelki civardakilerden kopya çekmekteler. Burada balıklarımızı afiyetle yedikten sonra, karşısında şahane şekilde mayışıp balık üstü sıcak helvamızı yediğimiz gürül gürül yanan şöminenin karşısına geçtik...

devam edecek, ama şömineden esinlenip romantik sahneler beklemeyin ;)

25 Temmuz 2007 Çarşamba

Yemek İçin Yaşamak


Bu kitap bir hayli ilgimi çekti ve konumuza da gayet uygun olması açısından eklemek istedim.

Yaşasın yemek yemek! ;)


“Büyük basın patronu Lord Northcliffe, muhabirlerine kamuoyunun ilgisini çekecek dört konu olduğunu söylemişti: suç, aşk, para ve yemek. Bunların yalnızca sonuncusu temel ve evrenseldir. Suç, en kötü düzenlenmiş toplumlarda bile, azınlığın ilgi alanıdır. Parasız bir ekonomiyi yahut aşksız üremeyi hayal edebiliriz ama yiyeceksiz hayatı edemeyiz. Üstelik yemek, dünyanın en önemli konusu olarak kabul edilmek için yeterli sebebe de sahiptir. Bütün zamanlarda, çoğu insanın temel konusudur.”Bildiğiniz gibi yemek, hiçbir zaman “sadece yemek” değildir! İşte elinizdeki kitap, yiyeceklerin öyküsünü anlatırken insanın ve dünyanın tarihsel serüvenini de gözler önüne seriyor. İnsanın yiyeceğini pişirmekle yaptığı büyük devrimle başlıyor anlatmaya, yamyamlığın günümüzün “sağlıklı beslenme” çılgınlığı ile akrabalığını kuruyor, sömürgeciliğin doğal çevre üzerindeki etkileriyle devam ediyor... Çiftçiler ve çobanlar nasıl ortaya çıktı, Amerikan yerlileri yiyecekleri nasıl saklarlardı, ilk okyanus aşırı yolculuklarda beslenme sorunlarını nasıl çözdüler, bir Ortaçağ ziyafetinin olmazsa olmazları nelerdi?.. Çok eğlenceli, çok öğretici, düşündürücü bir hikâye...(Tanıtım Metninden)

24 Temmuz 2007 Salı

Limonlu Çiğ Hamsi

Efenim, bir süredir yazmak, hatta yapmak ve yapım aşamasını fotoğraflayıp da yazmak istediğim ancak bir türlü vakit bulup da uygulayamadığım bir tarifi aktarmak istiyorum. Bu lezzet tarafımdan uzuuun bir süredir denenmek üzere bekleyip, sonunda benden bir cacık olmayacağına kanaat getirilip, sonunda paylaşılmaya karar verilmiştir.

Malzemelerimiz:
- Hamsi (küçükve taze)
- Limon (1-2 kilo kadar hamsinin miktarına göre değişir)
- Tepsi (orta boy, buzdolabına girecek şekilde)
- Süzgeç(büyük boy)
- Zeytinyağı
- Salata Tabağı(Borcam ya da benzeri)

Hamsiler yıkanır. Bir bıçak yardımıyla sırtlarına bastırılan hamsilerin kılçıkları, kafaları ve kuyruklar ayrılır. Geri kalan iki parça fileto halindeki hamsiler tepsiye, mümkün olduğunca üst üste gelmeyecek şekilde dizilir. Bu arada bir cengaverin mütemadiyen limon sıkması adettendir.
Gerekli olan limon suyu miktarı filetoların üzerini kaplayacak şekilde olmalıdır. Dolayısıyla filetolar yarı batmış yarı yüzer şekilde arzı endam etmelidir.
4-6 saat buzdolabında beklettikten sonra yemeye hazırdır.

* Bu besin maddemize sarımsak da yakışır sanki ama emin olmadığım için tarife müdahale etmeyeyim dedim.
*Rakıyı unutmayacağınızı varsayıyorum.
*Fotoğrafları, keyfim gelip de yaptıktan sonra bizzat ekleyeceğim. Benden önce yapıp da fotoğraf göndermek, hatta "üşenmedim, yaptım gel yiyelim" diyen olursa hayır demeyeceğimi kamuoyuna duyururum. :)

Afiyet olsun:)

13 Temmuz 2007 Cuma

Ehl-i Keyif


Bugünkü yazımız Beyoğlu dolaylarında çılgın insan güruhundan kısmen arınmış, balık-rakı-meze üçlüsü ile coşmak isteyen, fasıl da varsa süper olur diyen keyif düşkünü bünyeler için:)

Ehl-i Keyif ne demekmiş, ne işe yararmış önce ona bakalım.


EHL-i KEYiF ; rakının içine değil de dışına buz koyarak, sek rakı severlere bayram yaşatan bir yapıttır.




Gaziantep yöresine ait Rakı servisidir bu. İki parçadan oluşmaktadır. Bakırdan, ortalarında rakı bardağı sığacak büyüklükte bir bölmesi olan çukurca bir kaptır. Kap ile bölme arasına buz konur ki soğutma işlemi rakının tadı seyreltilmeden yapılabilsin. Rakı bardağı formundaki parça boş kalacak şekilde testi biçimindeki bardağa su doldurulur, iç içe eklenip buzluğa konur. Donduktan sonra, rakı içileceği zaman buzluktan çıkarılıp rakı bardağını içine yerleştirip soğuk soğuk kullanılabilir. Bunlar çoğunlukla -bakir diyarı- yöresinde dökülür ancak Paşabahçe'den modernize versiyonları vardır. Gaziantep bakırcılar çarşısında envai türlü işli, düz modelleri bulunmaktadır.


Mekana çok yakın bir bölgede çalışmam dolayısıyla, öğle yemeklerinde keşfettiğimiz bu güzide mekanı, bir haftasonu akşamı test etme imkanı bulduğumda gerçekten de adına yakışır cinsten keyifli bir yer olduğunu daha iyi farkettim. İstiklal caddesindeki o acaip kalabalığın tersine Kallavi sokağa girdiğinizde, sanki bambaşka bir yere gelmişsiniz havası yaratan o sukunet havası ve süper güleryüzlü garsonların etrafınızda pervane olması, balık ve leziz mezelerin yanında önemli bir artı puan sağlıyor mekan, gayet makul fiyatları da çabası.

LİMİTSİZ MENÜ

10 Çeşit Soğuk Meze
2 Çeşit Ara Sıcak (Sebzeli Paçanga Böreğii, Kızartma)
Ana Yemek (Mezgit, Flato, Hamsi, Çupra, Tavuk Flato, Izgara Köfte)
Mevsim Salata
Mevsim Meyve
Limitsiz Yerli İçki

*Tarih itibariyle bu menünün fiyatı 45 YTL.
Ayrıntılı bilgi için: http://www.ehlikeyif.com.tr/




11 Temmuz 2007 Çarşamba

Sütçü Fevzi'nin yeri

İlk yazımızda Van kahvaltısı konusunda uzman olan Sütçü Fevzi'yi inceleyelim. Yukarıdaki resimde standart bir Van kahvaltısının temel bileşenlerini görmektesiniz. Bu kadar zengin bir sofrayı görünce İstanbul'da yapılan bir kahvaltı ve onun kazık fiyatları aklınıza gelmesin lütfen. Bundan 3 sene önce 3 şaşkın trenle Van'a kahvaltı etmeye gittiğimizde bu enfes kahvaltılardan bol miktarda tüketme imkanı bulduk ve gerçekten enfes ötesi ve oldukça ucuz bir deneyimdi herkese tavsiye ederim ama tercihen trenle gitmeyin uzun sürüyor uçağı tercih edebilirsiniz. tembellik kaynaklı olarak o dönemde Sütçü Fevzi üzerine Ekşi Sözlüğe yazdığım bir yazıyı buraya taşıyorum:

"van ahalisi tarafından ısrarla tavsiye edilen güzel havalarda dışarıya sokağa atmış olduğu masalarda kahvaltı etmenin keyfine doyum olmayan, müşterilerine sunduğu çeşitler arasında bir insanın kahvaltıda yemek isteyebileceği hemen her şeyi sunan örnek vermek gerekirse otlu peynir, bal kaymak, tereyağı, vana özgü tereyağıyla birlikte servis yapılan cacık, sıcak veya soğuk tam yağlı inek sütü, haşlanmış yumurta, menemen, omlet çeşitleri, sucuk ve her türlü peynir türevlerini sayabiliriz sanırım müthiş kahvaltı salonu ayrıca hızlı servis ve garsonların güler yüzlü sohbeti de bunların yanında bonus olarak geliyor tabi daha çayınız bitmeden sürekli bir şekilde yapılan sınırsız çay servisini de unutmamak lazım.

gidilesi her sabah kahvaltı edilesi bir mekan. aldığımız duyumlara göre sabah 5te açılıyor ve bütün van halkında bir adet haline gelmiş olduğunu gözlemlediğimiz keşke istanbulda da olsa bu adet dediğimiz, biraz erken saatte kalkıp şehirde çok miktarda bulunan kahvaltı salonlarında kahvaltı edilmesi ekolünün en iyi temsilcilerinden birisi."

Ayrıca Sütçü Fevzi'nin artık bir web sitesi de mevcut bir bakın edin ilgilenirseniz:
http://www.sutcufevzi.com/index.html

Açık davet

İlk yazımız sizlere bir davettir bu sevgili dostlar. Bir arkadaşın dürtmesi ve isteği üzerine halka açık bu blogu başlatmak ve sizlerin de konu ile ilgili yazılarınızı bekliyorum. İsimden anlaşılabileceği üzere blogumuz yeme içme üzerine olacak. Yazılar yemek anıları, güzel lokantalar, hatta yemek tariflerinden oluşur, tabi destek verir bir el atarsanız. Böylece ortak bir yemek bilinci oluşturur güzel mekanları, yemekleri bulmamız kolaylaşır.

Yazılarınızı bana ulaştırın, bende keyfim olursa yayınlayayım. Mail atın veya msn'den ulaşın: travma@gmail.com emrahyalim@hotmail.com